4 Ağustos 2020 Salı

REFLEKSOLOJİ

Refleksoloji yaklaşık 12 bin yıllık geçmişi olan eski bir uygulamadır ve 4000 yıl önce ilk uygulanma yeri olan Mısır’da hastalıkları vücuttan enerji akışını sağlayarak ortadan kaldırmak amacı ile uygulanmış, resimli yazılarla tasvir edilmiştir. Refleksolojinin farklı formlarının ise Çin ve Amerikan Kızılderili kabileleri tarafından kullanıldığına dair kanıtlar vardır. 500 yıl önce Hindistan’da, modern refleksoloji ise 100 yıl önce ortaya çıkmıştır. Refleksoloji 1913 yılında Amerika’da yeniden doğmuş, Bekterev tarafından 1917 yılında refleksoloji terimi ifade edilmiştir. 20. yüzyılın erken dönemlerinde Hartford’da kulak-burun-boğaz doktoru olan Fitzgerald tarafından ise yeniden keşfedilmiş ve refreksoloji bölgesel terapi olarak yeniden adlandırılmış, Fitzgerald bu terapiyi anestezinin bir formu olarak tanımlamış, ağrıyı azaltma odaklı çalışmış. 1930 yılında ayaklarda ellere göre daha fazla ağrıyı azaltıcı nokta olduğunu keşfetmiştir. Zaman içerisinde ise Amerika’nın birçok eyaleti başta olmak üzere, Avusturya, Yeni Zelanda, Singapur, Avrupa, İsrail, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da refloksoloji eğitimi veren okullar açılmış, konu ile ilgili önemli gelişmeler sağlanmıştır. Çin’de, Danimarka’da ve İngiltere’de ise en sık kullanılan alternatif ve tamamlayıcı tedavi yöntemi refleksolojidir

                        

Refleksoloji, Uluslararası Refleksoloji Enstitüsü tarafından “tüm salgı bezleri, organlar ve vücut bölümleri ile ilişkili olan ellerde, ayaklarda ve kulaklardaki refleks noktalarına elle uygulanan, vücut fonksiyonlarının normalleşmesine yardım eden bir teknik” olarak tanımlanmıştır

Dobs (1985) tarafından refleksolojinin etkisini açıklayan teoriler tanımlanmıştır. Bunlardan biri enerji teorisidir. Bu teoriye göre refleksoloji vücutta elektromanyetik alanlar arasında iletişimi sağlar, zaman zaman enerji bloklarının meydana gelmesini, enerji akışını sağlar ve tıkanmış kanallardaki enerjinin tekrar dolaşmasına yardımcı olur. Diğer teori ise, laktik asit teorisidir. Buna göre, refleksoloji laktik asit’in ayaklarda mikrokristaller olarak depolanmasını ve bu kristalleri erittiğini ve enerjinin serbest akımına izin verdiğini, enerji akışını sağladığını savunur. Bu işlem toksinlerden kurtulma olarak adlandırılmıştır

Refleksoloji, ayaklar, eller ve kulaklardaki basınç reseptörleri ile otonomik ve algısal motor sinir sistemleri arasında iletişimi sağlar. Bu reseptörler santral sinir sisteminde cevaplara yol açar.

Sinir noktalarını belirli tekniklerle uyarmasının ortaya elektrokimyasal mesajlar çıkardığını, bununda nöronların yardımıyla ilgili organları uyardığını, fiziksel problemlerle ilgili gerginlik ve stresi rahatlatarak onların gevşemesini sağladığını savunur.

Refleks etki teorisinde, fiziksel hastalık ile gerginlik ve stres arasında bir ilişki vardır. Refleksoloji, uygulama yapılan bölgede kanlanmayı arttırıp, enerji bloklarını harekete geçirip, gerginliği azaltır, hastaları rahatlatır, otonom sinir sistemini uyararak gevşetici etki yaratıp fizyolojik parametreleri olumlu yönde etkiler.

Uluslararası Ağrı Araştırmaları Birliği (IASP) Taksonomi Komitesi’ne göre AĞRI ; var olan ya da olası doku hasarına eşlik eden ya da bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa gitmeyen duyusal ve emosyonel deneyimdir.

Refleksologlar, refleksoloji ile uyarılan refleks noktalarının beyinde uyarılara neden olup, uyarılan alanda rahatlama olduğunu savunmaktadır.

Ağrılı uyaranların algılanmasında talamus ve korteks önemli yapılardır. Ağrı mekanizmasında talamusun görevi, ağrılı uyaranın kortekse iletilmesini sağlamaktır. Ağrının merkezinin talamus olmasına karşın ağrı algısının doğduğu yer kortekstir.

                    

Refleksoloji, kanser ağrılarını ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletmek ve yaşam kalitesini arttırma, sempatik ve parasempatik sinir sistemini ayarlamada ve fonksiyonunu düzenlemede, bağışıklık sistemini güçlendirmede, dolaşımı düzenlemede, enfeksiyon süresini kısaltmada, stres, anksiyete, gerginlik, depresyon, yorgunluk ve uykusuzlukta, baş, sırt, bel, kas ve migren ağrılarında, sinüzit, astım, egzama, bazı allerjiler gibi dermatolojik sorunlarda, bulantı ve kusmayı rahatlatmada, doğum sırasında ağrıyı azaltmada kullanılabilmektedir.

Araştırmalara dayalı sonuçlar refleksolojinin farklı hasta gruplarında ağrı kontrolünde etkili, destekleyici bir farmakolojik olmayan yöntem olduğunu göstermektedir. Farmakolojik yöntemler ile birlikte refleksolojinin ağrı gidermede ya da şiddetinin azaltılmasında kullanımının analjeziklerin kullanım oranını azaltacağı, hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesine destek olacağı düşünülmektedir. Tüm bunlardan yola çıkarak, refleksolojinin ağrı kontrolünde kullanımı önerilmektedir.







Kaynak
http://acibadem.dergisi.org/uploads/pdf/pdf_AUD_220.pdf
Resimler
https://www.researchgate.net/profile/Gulbeyaz_Can/publication/236902779_Refleksoloji_ve_kullanim_alanlari/links/00b4951a338441bbd2000000/Refleksoloji-ve-kullanim-alanlari.pdf
https://yalindunya.wordpress.com/2017/09/18/kaizen-yaparken-beynimizi-yenebilir-miyiz/



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SATURN

           Öner Döşer'in Saturn'ü çok seveceksiniz videosunu dinledim. Sizlere videoda anlatılanları özet olarak blog sayfamda yazdı...