25 Kasım 2020 Çarşamba

Fatma Öykü'nün 2020 Hatıralarından

    Hayatımızın zor bir döneminden geçiyoruz.  Bu dönemi güzelleştirmek bize düşüyor. Maddi ve manevi yapmak isteyip de yapamadığımız şeylerin tam zamanı. Bu dönem sevdiğimiz, hoşlandığımız, merak ettiğimiz konulara yönelirsek bu dönemi güzelleştirebilir. Tercih bizde. Ya battıkça batacağız. Ya da düşsekte ayağa kalkıp, devam edeceğiz. Salatta, kıyamda ayakta duruyoruz. Ruku da eğiliyoruz. Secde de yere koyuyoruz kafamızı. Sonra tekrar kıyama kalkıyoruz.

    2020...  Kişisel olarak ilk aklıma gelen iş, para kazanma, çalışmayınca kendimi mutsuz hissetme durumlarını yaşadığım dönemdi.

Genel olarak ise akla ilk gelen Corona Virüsü. Corona Virüsü çıkmadan kısa bir süre önce çalışmaya başladım. İş yerine izban ile gidip, geliyordum. Bir dönem kafa karışıklığı yaşadım. Herkesin evinde olduğu dönem, benim işe başladığım dönem oldu. İzbana biniyorum. Herkes tedirgin, gergin. Ağızlar maske ile kapalı. Koltuklarda boşluklu oturuluyor. Ama ayakta insanlar kalabalık. Tuhaf geliyor. Nasıl davranacağımı bilemiyordum. Kafam karışıyor. En son  yaptığımız eşim Homeofis çalışıyordu. Beni işe götürüp, getirdi. Eve hergün geldiğimde üzerimdeki kıyafetleri balkona astım ve yıkandım. Tabi maddi anlamda zaten maaş alamıyordum. Bir de araç ile eşim işe götürüyordu. Sonra işler düzelene kadar ve virüs geçene kadar haftada 1 gün işe gitmeye karar verdim. İş yerinde de maddi olarakta zor bir dönemdi. Ortalık sakinleşene kadar böyle devam ederim diye düşündüm. Şu anda daha da ciddi bir durumayız. Haftada 1 gün işe izban ile gidip, geliyorum. Hayatta neye odaklanırsan o bilgilerle, durumlarla karşılaşıyorsun. Yok sayamazdım. Korku, gerginlik, karışıklıkla da yaşama devam edemezdim. Maske taktım, Dışarı çıktığımda, izbana bindiğimde çok zor durumda kalmadıkça hiçbir yeri ellemiyorum. Kapalı yere, kalabalığa girmemeye özen gösteriyorum. İzbandan inince kalabalığın gitmesini bekliyorum. Zaten virüs öncesi de yaptığım birşey idi. Ailecek Çinko, Multivitamin, C Vitamin takviyeleri kullanıyoruz. Her öğünümüzde marul, roka, tere, maydanoz, dereotu vb yeşil sebze yiyiyoruz. Evi havalandırmayı daha sık yapıyoruz. Yürüyüş, spor aktivitelerini düzenli yapmaya daha özen gösterdik. Büyüklerimiz ile o andaki duruma göre önlemler alarak görüşüyoruz. Bahçede, ev içi ise pencereleri açarak oturuyoruz. Bağışıklık sisteminin bu dönem çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onun için sevdiklerimiz ile görüşmemizin dikkatli olarak devam edilmesinden yanayım. Eşim, oğlum ile birlikte virüsü yok saymıyoruz. Ama var diye de kısıtlanmıyoruz. Hep dengede kalmaya çalıştık ve çalışıyoruz. Tabi bazen denge bozulabiliyor. Suçluluk duygusunu farkediyorum. Çevresel etkilendiğimi farkediyorm. Yakınımızda anneler, anneannem ve babam var. Yaşlılar. Gerekli önlemleri alarak görüşmeye devam ediyoruz. İnce çizgi var. Kendinden önce yakınlarına taşıma diye tedbir alıyorsun.

    Sonra İzmir depremi oldu. İzmir'de yaşıyorum. Deprem günü Bostanlı Sahilde idim. Yer hareket etti, dalgalandı. Oturduğum yerde kaldım. Etrafa bakındım. Bir beyefendi telefon ile yakını ile konuşuyor. Evden hemen çık diye söylüyor. Bir bayan oradan oraya koşturuyordu. Bir yakınım sesli dua okuyordu. Bir yakınımın suratı bembeyazdı. Deprem geçti. Herkes telefon ile aramalara başladı. Telefonlar kilitlendi. Eşim ve oğlum evde idi. Telefon ile iletişime bir süre geçemedik. Yazıştık. Evin içinde olunca çok ses olmuş. Oğlum baya korkmuş. Dolap içindeki cam eşyalar devrilmiş. Kediciğimiz kaskatı kalmış, kımıldamamış. Annem ve anneannemi alıp, kedimizi alıp, gerekli önemli şeyleri alıp arabaya binmişler. Ben Bostanlı'dan geç geldim. Bostanlı - Bostanlı İskele arası 2 saat sürdü. Çoğu kişi arabalı vapura bineceği için yol kapanmış. Çok yavaş ilerliyordu. O gece yaklaşık 23:00 kadar arabada oturduk. Sonra evlerimize girdik. Biz annemlere gidip kaldık. Bizim kaldığımız bina 30 yıllık idi. Ara ara küçük ölçekli depremler devam ediyordu. Halan da ediyor. Bayraklı'da yıkılan binalar oldu. Evde kalma konusunda ben rahattım. Eşim ve oğlum evde depremi hissettikleri için daha tedirgindi. 1 gece evde kaldık. Bu sefer ben sabaha kadar uyumadım. Deprem olsa onlara birşey olsa vicdan azabı duyacaktım. Çünkü ben evde kalalım demişti. Sonrasında evde kalıp, kalmayacağımızı onlara sordum. 

    Virüs için kafa karışlıklığı var iken bir de deprem eklenmişti. Sokağa çıksan ayrı, eve kapansan ayrı. Bu konulara çok fazla odaklandığımda farkettim ki içinden çıkılamaz bir duruma geliyorum. Mutsuz, canım birşey yapmak istemiyor, vb. Bu dönem her yönden farklı birşey ile karşılaşıyorum. Herkesinde kendine göre karşılaştıkları, zorlandıkları, yüzleştikleri, kabullendikleri mevcuttur.

    Gün içinde sevdiğim konulara, ilgi alanlarıma yönelmeyi tercih ettim. Blog sayfasını da böyle bir dönemde açtım. Kurs, video, canlı bağlantı, ... Her istediğine ulaşmak daha da kolaylaşmıştı. Çevrem, yasaklarda evde sıkıldıklarını söylüyordı. Fakat ben sıkılmıyor tam tersine yetiştiremiyordum. Çok fazla ilgi alanım olduğu için yetişememe, istediğim gibi yapamama, başaramama gibi durumlarla karşılaşıyordum. Tabi çok fazla ilgi alanının , hobininde insanı strese soktuğu, ağırlık yaptığını farkedip, kabullendim. İlgi alanlarım ile yapacaklarımda heyecanlanıyor, mutlu oluyor, enerjim yükseliyordu.  İşte burada denge kurmasını, teslim olmasını öğreniyorum. 

    Refleksoloji eşime, oğluma gece yatacaklarına yakın yapıyorum. Blog da paylaştıklarımı uygulamalarıma ekliyorum. Eşim de bana yapıyor. Refleksoloji yaparken vücut ile muhabbet, deneyimlemek muhteşem. Refleksoloji yaparken oğlum ve eşim uyuyor. Çok rahatladıklarını, sabah dinlenerek uyandıklarını söylüyorlar. 

    Sevgiler


   

SATURN

           Öner Döşer'in Saturn'ü çok seveceksiniz videosunu dinledim. Sizlere videoda anlatılanları özet olarak blog sayfamda yazdı...